ARAÇ'TA YEŞİLİN DENİZİNDEN BETON YIĞININA ![]() Bir zamanlar Araç denilince aklımıza “Yeşilin denizi” gelirdi. Doğasıyla, huzuruyla anılırdı bu ilçe. Ne yazık ki son yıllarda bu manzara tamamen değişti. Rant ve çıkar uğruna her boş alana yüzlerce bina dikildi. Oysa yasalar açık: her binanın otoparkı olmak zorunda. Ama ne yapıldı? Yasa ve yönetmeliklerin arkasından dolanıldı, park yerine bina yapıldı. Bugün ilçede arabayı park edecek yer bulmak mümkün değil. Araç’ın dört bir yanı beton yığınına döndü. Elimizde bir tek halk evi ve bahçesi kalmıştı, o da beton furyasına ayak uydurdu. İlçemiz sosyal, kültürel, ekonomik olarak da geriye gitti. Öyle ki, il genelinde ilçeler arasında 15. sıraya geriledik. Baraj yapıldı, iklim değişti. HES kuruldu, Araç Çayı kurudu. Tarım can çekişirken “çay ıslahı” adı altında yeni projeler başladı. Oysa bu binaları kim alıyor? İlçede oturanlar mı? Hayır. Çoğu köylerden ya da İstanbul gibi büyük şehirlerden gelen aileler. Kimi yatırım için, kimi “deprem olur da sığınacak yerimiz olur” düşüncesiyle ev alıyor. Peki ya çocuklarımız? Hani hep “geleceğimizin teminatı” dediğimiz… Onlar için oyun alanı mı var? Yok! Çözümü hükümet konağının bahçesinde bulmuşlar. Oradaki tasnif taşlarından yapılan parke alan bisiklet yoluna dönüştürülmüş. Akşam olunca bahçe cıvıl cıvıl. Çocuk sesleriyle dolup taşıyor. Güvenli olduğu için aileler de iç rahatlığıyla çocuklarını bırakabiliyor. Bu tablo, aslında neyin eksik olduğunu gözler önüne seriyor. Cumhuriyet Parkı satılıyor deniyor. Neden kamu eliyle alınmasın? Neden çocuklar için bir oyun ve yaşam alanına dönüştürülmesin? Bir yandan güneş enerjisi için panel tarlaları kuruluyor, diğer yandan dere ıslahı bahanesiyle Kızılören–Ahartlı dağlarındaki mağaralar yok edilerek taş ocakları açılıyor. Yol malzemesi için İhsanlı köyü ormanları kesiliyor. Evet, gelişen yaşam için bazı yatırımlar gerekli olabilir. Ama doğayı yok ederek mi? Koruma–kullanma dengesini gözetmeden mi? Baraj yapılan yerde bir zamanlar Kahin Tepesi vardı. Kazılarda ortaya çıkan aletlerin Göbeklitepe’de kullanılanlarla benzer olduğu öne sürülmüştü. Ne oldu onlara? Kimse bilmiyor… Ve bir soru daha: Yüzlerce bina yapılıyor ama nüfus azalıyor. Neden? Bir başka soru: Araç Çayı’ndan, Razan Köprüsü yakınlarından her gün tonlarca su çekiliyor. Nereye gidiyor dersiniz? Tabii ki maden ocaklarına. Peki bu madenlerin atıkları doğaya ve insanlığa nasıl zarar veriyor? Atıklar nerede işleniyor? Bu soruların yanıtını bilen var mı? Biz sürekli “geleceğimizin teminatı” diyoruz. Ama doğayı onlardan ödünç aldığımızı unutuyoruz. Onların geleceğini tehdit eden bir tabloyu kendi ellerimizle hazırlıyoruz. Şimdi kendimize sormamız gereken soru şu: Yeşilin denizi dediğimiz Araç’ı çocuklarımıza nasıl bırakacağız? UĞUR ABCA |
30 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |